Sonsuz bir kumsal var düşümde. Sadece palmiye ağaçları, kum ve farklı boyutlarda birçok taş… Ben “sen” diyorum onlara. Kumsal boyunca farklı yerlerde duruyorlar ama hepsi büyükten küçüğe doğru sıralanmış. Kumsalı temizlemem lazım. Orası benim yaşam alanım ve üstüne bastığımda, uzandığımda canımı yakacak şeylerden kurtulmalıyım. Düşümden yok etmeliyim taşları ve yumuşacık kuma gömülmeliyim. Her gün bir taşı denize atmaya karar verdim. Büyük taşlardan küçük taşlara doğru… En başta oldukça iri bir taş vardı, aldım ve fırlattım denize. Yormuştu beni ve ne yazık ki çok fazla uzağa fırlatacak gücüm de yoktu ama neyse ki onun kadar büyük başka bir taş kalmamıştı. Ertesi gün biraz dinlendikten sonra bir diğer taşı da attım derin denize. Biraz daha uzağımdaydı, hafif olduğundan. Her gün biraz daha uzağa gidiyor taşlar ve her gün biraz daha küçülüyorlar, ancak bitmiyorlar. Bitmeyecekler de… Peki bu bir sorun mu? Hayır! Nasıl olsa kumsalın sonunu hiç göremeyeceğim. Belki de bir daha gidemeyeceğim –gitmeyeceğim- bir yere kadar temizleyip, orada huzur içinde yaşayacağım. Gözüme görünmeyen, beni rahatsız etmeyen taşlar kumsalımda olsa da kime ne zararı var ki?
14 Şubat 2011 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder