BLOGGER TEMPLATES - TWITTER BACKGROUNDS »

14 Şubat 2011 Pazartesi

Kumsaldaki Taşlar...


Sonsuz bir kumsal var düşümde. Sadece palmiye ağaçları, kum ve farklı boyutlarda birçok taş… Ben “sen” diyorum onlara. Kumsal boyunca farklı yerlerde duruyorlar ama hepsi büyükten küçüğe doğru sıralanmış. Kumsalı temizlemem lazım. Orası benim yaşam alanım ve üstüne bastığımda, uzandığımda canımı yakacak şeylerden kurtulmalıyım. Düşümden yok etmeliyim taşları ve yumuşacık kuma gömülmeliyim. Her gün bir taşı denize atmaya karar verdim. Büyük taşlardan küçük taşlara doğru… En başta oldukça iri bir taş vardı, aldım ve fırlattım denize. Yormuştu beni ve ne yazık ki çok fazla uzağa fırlatacak gücüm de yoktu ama neyse ki onun kadar büyük başka bir taş kalmamıştı. Ertesi gün biraz dinlendikten sonra bir diğer taşı da attım derin denize. Biraz daha uzağımdaydı, hafif olduğundan. Her gün biraz daha uzağa gidiyor taşlar ve her gün biraz daha küçülüyorlar, ancak bitmiyorlar. Bitmeyecekler de… Peki bu bir sorun mu? Hayır! Nasıl olsa kumsalın sonunu hiç göremeyeceğim. Belki de bir daha gidemeyeceğim –gitmeyeceğim- bir yere kadar temizleyip, orada huzur içinde yaşayacağım. Gözüme görünmeyen, beni rahatsız etmeyen taşlar kumsalımda olsa da kime ne zararı var ki? 

11 Kasım 2009 Çarşamba

CATULLI VERONENSIS CARMINA...



Nefret etmek ve sevmek…Böyle iki karşıt kavram ancak aşkta böylesine uyumun zirvesinde olsa gerek.

Catullus çok sevmiş Lesbia’sını ama bir o kadar da nefret etmiş. Şiirler yazmış…Severken de yazmış, nefret ederken de, hislerinin tam olarak hangi noktada olduğunu bilmezken de…Çok sevmiş Catullus Lesbia’yı. Ne Lesbia’nın evli olması, ne de evli olduğu halde her canının istediğiyle birlikte olması yok edebilmiş sevgisini. Zaman zaman “ben ne yapıyorum?” dediği olmuş elbet ama buna cevap verecek gücü yokmuş belli ki…Devam etmiş sevmeye Lesbia’yı, ama Lesbia ondan uzaklaştıkça, her yeni gün yeni aşk maceralarına atıldıkça kahrolmuş Catullus. Çekip gittiği olmuş zaman zaman ve yine bir gidişinde dönmemiş geri asla…Daha 30’unda iken veda etmiş hayata ve sevdiği kadın Lesbia’ya Catullus…

Aşk, hep aşk…Aşk her zaman aşk ve acı aynı acı…Bu 2000 yıl öncesinde de böyleydi, şimdi de.

İşte beni tutkusuyla ve bu tutkusunu dizelerine tüm doğallığıyla yansıtarak etkileyen Veronalı Latin şair Gaius Valerius Catullus’tan, sizlere aşkını, nefretini ve kendisiyle olan iç savaşını anlatan şiirlerinden birkaçı…


  
Passer, deliciae meae puellae,                 

quicum ludere, quem in sinu tenere,   

cui primum digitum dare adpetenti       

et acris solet incitare morsus,   

cum desiderio meo nitenti        

carum nescio quid libet iocari   

et solaciolum sui doloris,            

credo ut tum gravis acquiescet ardor:  

tecum ludere sicut ipsa possem              

et tristis animi levare curas!


Serçe, sevdiğim kızın eğlencesi,

Onunla oynamaya, göğsünde tutmaya,

Parmağının ucunu gagalatmaya,

Keskin ısırışlarını kışkırtmaya alışıktır,

Gözalıcı güzelim, ne zaman sevinçle şakalaşmak istese

Kederini dindirebilmek için –

Eminim, o an ateşli tutkusu yatışır:

Ah keşke, sevgilim gibi ben de seninle oynayabilsem,

Yüreğimin karakaygısını bir dindirebilsem!


 
Vivamus mea Lesbia, atque amemus,  

rumoresque senum severiorum             

omnes unius aestimemus assis!             

Soles occidere et redire possunt:           

nobis cum semel occidit brevis lux,        

nox est perpetua una dormienda.         

da mi basia mille, deinde centum,

dein mille altera, dein secunda centum,             

deinde usque altera mille, deinde centum.         

dein, cum milia multa fecerimus,            

conturbabimus illa, ne sciamus,              

aut ne quis malus invidere possit,          

cum tantum sciat esse basiorum.


Yaşayalım Lesbia’m, sevişelim kulak asmadan

Huysuz ihtiyarların dedikodularına!

Batabilir güneşler, yeniden doğabilir:

Bir sönmeyegörsün kısa ışığı hayatımızın,

Kala kala uyunacak sonsuz bir gece kalır.

Bin öpücük ver bana, sonra yüz,

Sonra bin daha, sonra bir yüz,

Hiç durmadan bin öpücük daha ver,

Ardından bir yüz daha,

Sonra, binlerce öpücük olunca,

Öyle karışsın ki hepsi hesabı şaşıralım

Ke gözlerin değmesin diye nazarı

Öpüşlerimizin bu kadar çok olduğunu öğrenince.




Miser Catulle, desinas ineptire,               

et quod uides perisse perditum ducas.               

Fulsere quondam candidi tibi soles,        

cum ventitabas quo puella ducebat        

amata nobis quantum amabitur nulla.    

ibi illa multa cum iocosa fiebant,             

quae tu volebas nec puella nolebat,       

fulsere vere candidi tibi soles.  

Nunc iam illa non uult: tu quoque impotens,noli             

nec quae fugit sectare, nec miser uiue,               

sed obstinata mente perfer, obdura.   

Vale puella, iam Catullus obdurat,          

nec te requiret nec rogabit inuitam.      

at tu dolebis, cum rogaberis nulla.         

scelesta, vae te, quae tibi manet vita?

quis nunc te adibit? cui videberis bella?              

quem nunc amabis? cuius esse diceris?

quem basiabis? cui labella mordebis?   

at tu, Catulle, destinatus obdura.


Aptallık etmeyi bırak, zavallı Catullus

Yitip gideni yitip gitmiş say.

Bir zamanlar senin için ışıldardı parlak güneşler,

Giderken götürdüğü yere koşar adım

Hiçbir sevgilinin sevilemeyeceği kadar sevdiğim sevgilimin!

Ne oyunlar olurdu orada o zaman,

Sen isterdin, sevgilin de istemem demezdi,

Bu gerçek, senin için ışıldardı parlak güneşler .

Artık istemiyor sevgilin: sen de isteme, zavallı, isteme,

Gitme gidenin ardından, düşürme kendini,

Dikine dur, diren direnciyle aklın.

Hoşça kal sevgili. Catullus direniyor,

Ne arar artık seni, ne sorar, gönlün olmadan.

Ama sen üzüleceksin aramayınca:

Yazıklar olsun, hain! Nedir yaşayacağın bundan sonra?

Kim gelecek artık sana? Kime güzel görüneceksin?

Kimi seveceksin şimdi? Kime, seninim, diyeceksin?

Kimi öpecek, kimin dudaklarını ısıracaksın?

Sen sen ol Catullus, dönme kararından.


 Nulli s edici mulier mea nubere malle
Quam mihi, non si se Iupiter ipse petat.

Dicit: sed mulier cupido quod dicit amanti,

In vento et rapida scribere oportet aqua.
  

Senden başka kimseye varmam

Diyor, sevdiğim, Iuppiter bile olsa.

Ama bir kadının ateşli âşığına söylediğini

Rüzgâra ve akan suya yazmalı.



 Dicebas quondam solum te nosse Catullum,     

Lesbia, nec prae me velle tenere Iovem.            

Dilexi tum te non tantum ut vulgus amicam,     

sed pater ut gnatos diligit et generos.    

nunc te cognovi: quare etsi impensius uror,      

multo mi tamen es vilior et levior.          

“Qui potis est?”, inquis. Quod amantem iniuria talis      
cogit amare magis, sed bene velle minus. 


Bir zamanlar, Lesbia, biricik Catullus’un olduğumu,

Beni Iuppiter’e bile değişmeyeceğini söylerdin.

O zaman, seni sıradan bir âşık gibi değil,

Bir babanın oğullarını ve damatlarını sevdiği gibi sevmiştim.

Artık seni tanıyorum; senin için daha çok yanıp tutuşuyorsam da,

Gözümde çok daha basit ve hoppa bir kadınsın.

“Nasıl olur?” diye soracaksın. Çünkü böyle bir haksızlık

Bir âşığın aşkını şiddetlendirir, ama dostluğunu azaltır. 


 Huc est mens deducta tua, mea Lesbia, culpa
Atque ita se officio perdidit ipsa suo,
Ut iam nec bene velle queat tibi, si optuma fias,
Nec desistere amare, amnia si facias. 



Bu hallere düşmemin sebebi sensin Lesbia'm
Aklım öyle yiyip bitirdi ki kendini sana olan düşkünlüğünden,
Artık ne senin iyi olmanı diliyor, en iyi kadın olsan da,
Ne de seni sevmekten vazgeçebiliyor, her şeyi yapsan da. 




Surripi tibi, dum ludis, mellite Iuventi, 

suaviolum dulci dulcius ambrosia.            

Verum id non impune tuli: namque amplius horam       

suffixum in summa me memini esse cruce,         

dum tibi me purgo nec possum fletibus ullis     

tantillum uestrae demere saeuitiae.       

Nam simul id factum est, multis diluta labella   

guttis abstersisti omnibus articulis,        

ne quicquam nostro contractum ex ore maneret,          

tamquam commictae spurca saliva lupae.          

Praeterea infesto miserum me tradere amori  

non cessasti omnique excruciare modo,             

ut mi ex ambrosia mutatum iam foret illud        

suaviolum tristi tristius elleboro.               

quam quoniam poenam misero proponis amori,            

numquam iam posthac basia surripiam.


Bir öpücük çaldım senden, oyun oynarken, baldan tatlı Iuventius,

Tatlı ambrosiadan daha tatlı.

Gerçekten cezamı çektim ben: çünkü hatırlıyorum bir saatten çok

Darağacının tepesinde asılı kaldığımı,

Kendimi sana karşı temize çıkarmaya çalışırken,

Gözyaşlarımla hiç yatıştıramam kızgınlığını azıcık olsun.

Çünkü bu olur olmaz, ıslak, küçücük, dudaklarını

Su damlalarıyla sildin tek tek parmaklarınla,

Ağzımdan bir şey bulaşıp kalmasın diye,

Çamura batmış bir fahişenin iğrenç tükürüğü gibi.

Üstelik, unutmadın ben zavallıyı güvençsiz Aşk’a teslim etmeyi,

Türlü türlü işkencede bulunmayı,

Öyle ki, artık benim için ambrosialıktan çıkan

O tatlı öpücük acı baldırandan da acı.

Değil mi ki, bu cezayı reva gördün zavallı aşkıma

Bundan böyle asla çalmam senden tek öpücük bile.

Iocundum, mea vita, mihi proponis amorem
Hunc nostrum inter nos perpetuumque fore.
Di magni, facite, ut vere promittere possit
Atque id sincere dicat et ex animo,
Ut liceat nobis tota perducere vita
Aeternum hoc sanctae foedus amicitiae. 



Bana söz veriyorsun, hayatım, aramızdaki
Tatlı aşkımız sonsuz dek sürecek diye.
Ulu tnarılar, gerçek olsun verdiği söz
Sağlayın içten, yürekten söylemesini bunu,
Öyle ki kutsal dostluğumuzun bu sonsuz anlaşması
Ömrümüz boyunca sürsün dursun. 



ODI ET AMO: QUARE ID FACIAM FORTASSE REQUIRIS,
NESCIO, SED FIERI SENTIO ET EXCRUCIOR...

Nefret ediyorum ve seviyorum: Neden diye sorarsan,
Bilmiyorum, böyle geçiyor içimden ve kahroluyorum. 


  



  


1 Kasım 2009 Pazar

ARKAİK DÖNEM, İTALYA TAPINAKLARI

Paestum (Napoli’nin güneyinde yer alır)
·         Akhaia’nın kurduğu koloni olan Sibaris’in kolonisidir
·         Etrafı surlarla çevrilidir
·         MÖ 700’lerde kurulmuştur
·         Hippodamos* planlı bir yerleşmedir
*ızgara planın mucidi
·         İki ana caddesi mevcuttur ve orta alanda kutsal ve resmi yapılar vardır
HERA I TAPINAĞI (Bazilika)
·         6. Yüzyıl ortalarına tarihlenir (MÖ 550)
·         Daha önce “Bazilika” olarak isimlendirilmiş bir tapınaktır
·         9 x 18 sütunludur
·         24,5 x 54,27 boyutlarında olup, uzunluğu genişliğinin iki katından fazladır
·         Burada önemli bir modül olan “Samos Arşını” kullanılmıştır. 1 arşın = 52,5 cm = 1,5 ayak. Yaklaşık 100 arşın uzunluğunda bir yapıdır.
·         Cella = 7 modül + 2 = 9 modül
·         Stilobat = 1 + 2 + 1 = 4 modül  4 x 9 modül boyutundadır
·         Bir tasarım mevcuttur, belirli kalıplar ele alınarak yapılmıştır
·         Cephelerde sütun araları daha açık, yanlarda ise daha dardır. Sütunlar kenarlarda sık şekilde yerleştirilmiştir.
           Özellikle simada boyalı, pişmiş toprak kaplama levhalar bütün çatıda yer alır.
·         Pseudo-dipteros planlıdır.Bu plan özellikle Hellas ve İtalya’da az kullanılmıştır. Bu tapınak nadir bir örnektir.
       
         ATHENA TAPINAĞI (Ceres)

·         6. yüzyıl sonrasında tarihlenir (MÖ 510)
·         “Ceres Tapınağı” olarak adlandırılmış bir tapınak
·         6 x 13 sütunlu
·         Peripteros planlı
·         Ağır saçaklı bir yapı
·         Sütunlar uzamış, yükselmiş
·         Pronaos’un önü farklı planlanmış. Anteler yarın sütun şeklinde
·         Önceki rekonstrüksiyonlarda simanın ucu kıvrılmış gibi, hafif kırık görünüyor. Ancak yeni rekonstrüksiyonlarda normale dönmüş.
·         Sunağı zamanımıza ulaşmıştır.


HERA II TAPINAĞI (Poseidonia)
·         5. yüzyıla tarihlendirilmiştir
·         60 x 25 m. Boyutundadır
·         6 x 14 sütunludur
·         Peripteros planlıdır
·         Adyton’u yoktur
·         Daha önceleri “Poseidonia Tapınağı” olarak anılmıştır


            SYRAKUSAE, Apollon Tapınağı

·         Syrakusae Güney İtalya’dadır ve 735 yılında Korinthliler tarafından kurulmuştur. Apollon kültü mevcuttur.
·         Peripteros planlıdır
·         6 x 17 sütunludur
·         Pronaosu vardır
·         Anteler yoktur, celladan adytona geçilmektedir
·         Girişin önünde bir sütun aralığı boşluk bırakılıp dört sütun yerleştirilmiştir
·         Sütun aralıkları ve çapları Kıta Yunanistan’daki gibidir


             SYRAKUSAE, Zeus Tapınağı

·         Peripteros planlıdır
·         Yapı olarak Apollon tapınağıyla aynı özelliklere sahiptir
·         6 - 15 sütunludur
·         İnce ve uzun planlıdır
·         Ante duvarları yoktur. Önünde iki sütun yer alır
·         Cellada sütun sırası yoktur
·         Arkada adytonla birlikte sütun sırası vardır
·         Dipterosa doğru bir yönelme vardır
·         Önce cephe daha çok vurgulanmıştır, arka tarafa pek önem verilmemiştir

            SELINUS

·         Izgara planlı bir kenttir ve iki nehrin ortasında yer alır
·         Kent, 628-627 tarihlerinde Korinth’in kolonisi Megara Hyblia tarafından kurulmuştur ve İtalya için önemli bir ticaret kentidir.
·         Arkaik kent + akropol ve r tapınak vardır. Bu tapınaklardan 4 tanesi arkaik döneme aittir (C, D, F ve G Tapınakları)
·         En büyüğü G tapınağıdır
·         Hem Akropolis’te hem de kentin doğusunda tapınaklar vardır
·         Tapınakların tümü aynı ölçüde yapılmıştır
·         Pseudo dipterosa yakın peripteros planlı tapınaklardır. Çünkü pteroma denilen alanda halkın rahatça dolaşması istenmiş ve 2. sütun dizisinin olmayışı maliyeti azaltmıştır.
·         4 tapınakta da ilginç plan özellikleri bulunmaktadır
·         Hepsinde çift sütun dizisi ve geniş pteron=pteroma mevcuttur

          C MABEDİ
·         MÖ 550-530 yıllarında yapılmıştır
·         6 – 17 sütunludur
·         Peripteros planlıdır
·         Pronaos’un önünde pteron vardır
·         Cella ince ve uzundur
·         24 – 63,72 m. Boyutundadır
·         20-80 arşındır
·         Ön cepheye farklı bir boyut getirilmiştir

           D MABEDİ

·         MÖ 535 yılında yapılmıştır
·         6 – 13 sütunludur
·         Pseudo dipterosa yakın peripterostur
·         Geniş pteroması vardır
   
             F MABEDİ

·         MÖ 530 yılında yapılmıştır
·         6 – 14 sütunludur
·         Pseudo dipterosa yakın peripterostur
·         Pronaos önünde 4 sütunluk sütun dizisi vardır
·         Ön cepheye daha fazla önem verilmiştir
·         Sütunlar arası duvarlar, bağlantılar bulunmaktadır. Bunun nedeni farklı, gizemli bir kült daha olması olabilir. Yer altı tanrıları (Demeter, Persephone kültü) ile veya bir mysterion ile ilgili olabilir. Çevreden soyutlanmış hale getirmek için duvarla çevrelenmiştir. (Halk pterona girebiliyor ama halkın tapınma tipi farklı)
·         Sütunlar arasındaki duvarlar sütunların yarısına kadar geliyor. Kendine özgü bir tapınım için kullanılıyor.
·         Yüksek bir alınlığı vardır.
·         Pteroma geniş tutulmuştur.
·         Pronaosu, cellası ve adytonu vardır.


G MABEDİ
·         Selinus’taki en büyük mabettir
·         Apollon’a adanmıştır
·         Tam anlamıyla pseudo dipteros planlıdır
·         Geniş bir pteroması vardır
·         8 – 17 sütunludur
·         Klasik norma yakındır, 17 sütun = kısa taraf x 2 + 1
·         Stilobat köşelerinden boyutları 50,07 x 110, 12 m.
·         Önde 2 çift sütun dizisi mevcuttur
·         Opisthodomosu vardır
·         Cella 69 – 20 m. boyutundadır
·         Ön cepheye daha fazla önem verilmiştir
·         Yapımı uzun sürmüştür, bunu sütun başlıklarının değişiminden anlıyoruz. Mimari elemanlar yapıldıkları döneme ait özellikler gösteriyorlar. Yapım aşamaları mevcuttur. En eski sütunlar önce yer alıyor, yapımına önden başlanıyor. Sonra yukarıdaki uzun taraf, daha sonra arka cephe ve aşağıdaki uzun taraf yapılıyor. Bu sıralama belli bir sistem, belli bir yöntemle yapıldığını gösteriyor.
·         Bu farklılıklar :
-          Ekhinus’un eğimi dikleşiyor, ekhinus yayvanken dikleşiyor.
1.       MÖ 520
2.       MÖ 490
3.       MÖ 470
Ekhinus 40-50 sene içinde Klasik döneme gelene kadar dikleşiyor.
-          Tarihleme için önemli bir ölçü olan mimari bezemede değişiklikler gerçekleşiyor. Özellikle Roma döneminde bu değişim çok fazla gerçekleşir. Yunan’da bezeme çok kanoniktir ve hata kabul etmemektedir. Roma’da ise böyle değildir.

A MABEDİ (Akragas)

·         Herakles’e adanmış olabilir
·         Arkaik dönem sonunda yapılmıştır
·         6 – 15 sütunludur
·         Peripteros planlıdır
·         Klasik dönemde kısa taraf ile uzun taraf arasında bir kaide oluşur = 2n +_ 1
·         Klasik dönem sonlarında sütun sayılarında bir değişim görülüyor
Kapitalin üçlüsüne adanmış ilave bir yer vardır. Roma çağında eklenmiştir


   B MABEDİ

·         Bilinen en büyük Dor düzenli tapınaktır
·         Zeus’a adanmıştır
·         7 – 14 sütunludur
·         113,45 – 56,30 m. Boyutundadır
·         Sütunlar arası duvarlarla örülüdür
·         Yandan ve cepheden girişi vardır
·         Atlant denilen erkek taşıyıcılar kullanılmıştır. Bu kadar büyük bir saçaklığı sadece sütunların taşıması mümkün olmamış ve duvarlar arası dolgularla desteklenmiştir. Zeus’un ağırlığı ve gücü temsil edilmek istenmiştir. Ion tapınaklarından etkilenmiş olabilir.